Son dönemde uluslararası ilişkilerde önemli gelişmelere sahne olan Kafkasya, eski gerilimlerin sona ermesi ve yeni bir barış ortamının doğması için büyük bir fırsat sunuyor. Özellikle Donald Trump döneminde ABD'nin dış politika hamleleri, bölgedeki dengeleri değiştirme potansiyeline sahip. Geçtiğimiz günlerde imzalanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış anlaşması, Trump’ın arabuluculuğunu üstlenmesiyle hayata geçti. Bu anlaşmanın nasıl bir etki yaratacağı ve Kafkasya’daki genel dinamikleri nasıl değiştireceği merak konusu. İşte bu kritik gelişmenin ardındaki detaylar ve bölgedeki barış süreci üzerine değerlendirmeler.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki uzun yıllara dayanan çatışmanın sona erdirilmesi amacıyla yapılan anlaşma, 1990’ların başından beri devam eden Dağlık Karabağ ihtilafında yeni bir soluk getirdi. Özellikle 2020 yılında yaşanan savaş sonrasında iki ülke arasında var olan gerginlik, pek çok hayatı etkileyen bir tabloya dönüşmüştü. Bu anlaşma, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi adına büyük bir adım olarak değerlendiriliyor. Trump’ın yönetimi sırasında yürüttüğü diplomasi, hem Amerika’nın hem de dünya çapındaki diğer güçlerin bölgede daha fazla söz sahibi olmasına olanak tanıyor.
Bölgedeki bu gelişmelere ek olarak, anlaşmanın ekonomik ve sosyo-kültürel boyutları da dikkate alındığında, iki ülkenin de birbirleriyle ticari ilişkilerini arttırma çabası içinde olacağı öngörülüyor. Tarafların, sınırların yeniden belirlenmesi ve iki ülke arasındaki ticaretin artırılması konularında müzakerelere başlaması bekleniyor.
Bölgenin geleceği yalnızca Azerbaycan ve Ermenistan için değil, aynı zamanda Gürcistan ve Rusya gibi komşu ülkeler için de oldukça önem arz ediyor. Anlaşma, yalnızca iki ülke arasında barış sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda Kafkasya’nın çok uluslu ve çok kültürlü yapısının korunmasına da katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, uluslararası unsurların da müdahil olduğu bu süreçte, daha geniş bir barış platformunun oluşturulması bekleniyor.
Özellikle Türkiye’nin bu süreçteki rolü dikkat çekiyor. Azerbaycan ile stratejik bir ilişki içinde olan Türkiye, bölgedeki barışın sağlanmasında önemli bir aktör olmayı sürdürüyor. Uzmanlar, Türkiye’nin hem diplomatik hem de ekonomik katkılarıyla Kafkasya’daki barış gücünün artırılabileceğine inanıyorlar. Diyalog sürecinin devam etmesi ve güven artırıcı tedbirlerin hayata geçirilmesi, Kafkasya’da kalıcı bir barış ortamı yaratılmasına yardımcı olabilir.
Trump’ın Kafkasya’ya yönelik bu hamlesi, sadece bölgedeki barış sürecini değil, aynı zamanda ABD’nin küresel ölçekteki stratejik konumunu da şekillendirebilir. Anlaşmanın getireceği değişiklikler, bölgedeki güç dengelerini yeniden yorumlamak ve müzakerelerde yeni bir çerçeve oluşturmak için büyük bir fırsat sunuyor. Hem Bakü hem de Erivan, bu yeni dönemde daha yapıcı bir diplomasi geliştirme arayışında olacak gibi gözüküyor. Ancak bu süreçte yaşanabilecek aksaklıklar, anlaşmanın kalıcılığını sorgulatabilir.
Sonuç olarak, Trump’un desteğiyle gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Kafkasya için bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Gelişmelerin tüm taraflar için hayırlı sonuçlar doğurması bekleniyor. Ancak, bu sürecin başarılı olabilmesi için tarafların samimi bir diyalog içinde olmaları ve uluslararası topluluğun da desteğini alarak ilerlemeleri büyük önem taşıyor. Kafkasya’daki barış sürecinin geleceği, sadece bu iki ülke için değil, tüm bölge için kritik bir anlam taşıyor ve takip edilmesi gereken önemli bir konu olarak öne çıkıyor.