Son yıllarda uluslararası ticaretin en çok tartışılan gündem maddelerinden biri, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarıdır. Donald Trump’ın başkanlığı döneminde, uyguladığı korumacı politikalarla Çin’e karşı getirdiği tarife ve kısıtlamalar, birçok ekonomistin öngörülerine göre, Çin ekonomisinin duraklamasına yol açabilirdi. Ancak veriler, Trump’ın ithalat tarifelerine ve görülen diğer engellere rağmen, Çin'in ekonomisinin büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Bu durum, hem küresel ekonomik dinamiklerin değiştiğini hem de Çin’in dayanıklılığını ortaya koyuyor.
Çin, dünya ekonomisinde önemli bir oyuncu olmayı sürdürüyor. Donald Trump, başkan olduktan sonra, Çin'e karşı uyguladığı politikalar sonucunda ticaret açığını kapatmayı hedeflese de, bu girişimlerin Çin'in ekonomik büyümesini durdurmadığı görülüyor. Nitekim, Çin'in büyüme oranları, ABD'ye karşı alınan önlemler ve kısıtlamalara rağmen, artış göstermeye devam etti. 2021 yılında Çin ekonomisi, %8.1 oranında büyüyerek küresel ekonomik toparlanmanın motoru haline geldi. Bu büyümenin ana nedenlerinden biri, Çin'in iç talebini artırma ve teknoloji sektöründeki yatırımlarını artırma çabalarıdır.
Ülkedeki sanayi üretimi, güçlü ihracat ve artan iç tüketime bağlı olarak ivme kazandı. Bilgi teknolojileri, elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji gibi alanlara yapılan yatırımlar, büyümenin önemli bileşenleri olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Çin, yeni 'İpek Yolu' projesi gibi büyük ölçekli altyapı projeleri ile küresel ticaret ağını genişletme amacı güdüyor. Bu projeler, pek çok ülke ile ticari ilişkilerin güçlenmesine ve Çin'in uluslararası piyasalardaki etkisinin artmasına olanak tanıyor.
Trump'ın uyguladığı ticaret savaşları, sadece ABD ile Çin arasında değil, diğer ülkelerle de ticari ilişkileri etkiledi. Ancak birçok analist, Trump’ın korumacı önlemlerinin, asıl hedef olan Çin'i zayıflatmak yerine Çin’in daha yenilikçi ve dayanıklı hale gelmesine yol açtığını belirtmektedir. Çin’in yüksek teknolojiye olan yatırımları ve yenilikçi yaklaşımları, ülkenin global pazarlardaki rekabet gücünü artırmıştır. Örneğin, yapay zeka ve bioscience gibi stratejik alanlara yönelmek, bu alanda lider olmak ve teknolojik bağımsızlık kazanmak için önemli adımlar atmaktadır.
Gelecekte, Çin’in büyüme hikayesi, sadece ekonomik göstergelerle sınırlı kalmayacak; aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk alanında da önemli gelişmelere odaklanacaktır. COVID-19 pandemisi sonrası dönemde, Çin'in yeşil teknolojilere olan yatırımları ve düşük karbonlu büyüme hedefleri, global ölçekte çevresel değişikliklere karşı bir duyarlılık oluşturacaktır. Dolayısıyla, Trump döneminde yaşanan ticaret savaşlarının etkileri sürerken, Çin'in ekonomi politikalarının nasıl evrileceği merak konusu olmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak, Çin ekonomisinin Trump yönetiminin korumacı politikalarına rağmen büyümeye devam etmesi, sadece ekonomik verilere bağlanamaz. Bu durum, aynı zamanda ülkenin stratejik hedefleri, yenilikçi bütçeleri ve uluslararası piyasalardaki dinamiklerini de kapsamaktadır. Çin, uluslararası ticarette elde ettiği kazanımlarını sürdürürek, ilerleyen yıllarda da kıtanın ve dünyanın en büyük ekonomik gücü olmayı hedeflemektedir.