Son yıllarda İran ile ABD arasındaki gerilim, her iki ülkenin de askeri kapasitelerini artırma yönünde adımlar atmasına neden oldu. İran, ulusal güvenliğini sağlamak ve rakiplerine karşı güçlü bir duruş sergilemek amacıyla füzelerini hazırlama sürecine yoğunlaşmış durumda. Tahran, olası bir ABD saldırısına karşılık vermek için üç ana senaryoya odaklanıyor. Bu senaryolar, hem bölgesel hem de uluslararası boyutta derin etkilere yol açabilecek savaş stratejileri ve askeri manevralar içeriyor. Bu makalede, Iran'ın misilleme stratejilerini, olası sonuçlarını ve bölgedeki genel etkilerini inceleyeceğiz.
İran, uzun yıllardır füzelerini geliştirerek kendi askeri güçlarını artırmaya çalıştı. Bu eğilim, özellikle 2023’te daha belirgin hale geldi. Tahran, balistik füzeler ve drone teknolojileri ile süper güç ABD'ye karşı misilleme kapasitelerini artırmanın yollarını arıyor. Bu füzelerin gelişmiş şekilleri, şehirleri ve kritik askeri hedefleri vurma potansiyeline sahip. Hükümet, jeopolitik sarsıntılara yanıt olarak bu füzeleri aktif bir şekilde kullanma yeteneğini geliştirmeye çalışıyor.
İran'ın askeri stratejisi, sadece füzelerin sayısının artırılmasıyla sınırlı değil. Aynı zamanda, füzelerin etkili bir şekilde konuşlandırılması, gizlenmesi ve gerekli hallerde hızlı bir şekilde devreye alınması da önemli bir unsur. Tahran, ABD’nin stratejik üslerine ve müttefiklerine yönelik olası hedefleme olasılıklarını da göz önünde bulundurarak planlarını şekillendiriyor.
İran'ın ABD'ye karşı uygulamayı düşündüğü üç ana misilleme senaryosu üzerinde duralım.
İlk senaryo, doğrudan askeri saldırılardır. Bu, bölgede bulunan Amerikan üslerine veya müttefik güçlerin stratejik noktalarına yönelik balistik füze saldırıları şeklinde olabilir. İran, bu saldırılarla hem kendi ulusal güvenliğini sağlamak hem de ABD’ye doğrudan bir mesaj göndermek istiyor. Fakat bu tür bir saldırının ne kadar yıkıcı olabileceği ve uluslararası tepkilerin boyutları, Tahran için önemli bir hesaplama konusu.
İkinci senaryo, vekalet savaşı yöntemleriyle sonuca gitmektir. İran, Suriye, Irak ve Yemen gibi bölgedeki müttefikleri aracılığıyla ABD'nin etkisini zayıflatmayı hedefleyebilir. Bu, yerel gruplar üzerinden ABD’ye karşı yürütülecek saldırılar ve istikrarsızlık yaratmayı içeriyor. Böylelikle İran, doğrudan bir çatışmaya girmeden, ABD'nin oradaki etkisini azaltmayı ve müttefik güçleri zor durumda bırakmayı amaçlıyor.
Üçüncü senaryo ise siber saldırılardır. İran, son yıllarda siber alanlarda önemli gelişmeler kaydetti. ABD'nin kritik altyapılarına yönelik siber saldırılar düzenlemek, İran’ın lehine olabilecek bir diğer strateji olabilir. Bu tür bir yaklaşım, İran'a daha az maliyetle önemli bir hasar verme fırsatı sunabilir ve aynı zamanda uluslararası kamuoyunda "daha az saldırgan" bir imaj çizebilir.
Her üç senaryo da, İran'ın stratejik hedeflerini koruma ve ulusal çıkarlarını savunma konusundaki kararlılığını göstermektedir. Ancak bu tür misilleme stratejilerinin, çatışmanın daha da büyümesine ve bölgedeki istikrarsızlığın artmasına neden olabileceği unutulmamalıdır.
Tüm bu dinamikler ışığında, Tahran'ın ABD ile olan ilişkilerinde ne denli bir değişim yaşanacağı, yalnızca İran'ın stratejisine değil, ABD'nin karşılık verme şekline de bağlı. Her durumda, bölgedeki çatışmalar ve gerilimler, uluslararası düzeyde geniş yankılar uyandırması muhtemel. Tahran, füzelerini hazırlarken, bunun yanı sıra askeri stratejilerinin tüm boyutlarını da göz önünde bulundurmak zorunda. Uluslararası toplumun nasıl bir yanıt vereceği ve olası sonuçların neler olabileceği ise belirsizliğini koruyor.