Son günlerde Sudan, tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi gelişmeye tanıklık ediyor. Ülkede paralel bir hükümetin kurulması, hem yerel hem de uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu durum, Sudan'ın zaten karmaşık olan siyasi yapısını daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor ve istikrar arayışındaki halkı yeni bir belirsizlik ortamına atıyor. Sudan’daki 2021 askerî darbeyle birlikte başlayan siyasi gerilimler, farklı güç odaklarının ortaya çıkmasına neden oldu. Tüm bu gelişmeler ışığında, paralel yönetimin kurulması, toplumda nasıl bir etki yaratacak? Bosna-Hersek ve Libya gibi ülkelerdeki geçici hükümet deneyimlerinden dersler alarak, Sudan için yeni bir yol haritası çizilebilir mi?
Sudan'ın siyasi iklimi, 2019 yılında devrilen uzun süreli lider Ömer El-Beşir sonrası oldukça çalkantılı bir süreçten geçiyor. 2021 yılında gerçekleşen askerî darbe, sivilleri iktidardan uzaklaştırarak, askeri liderlerin kontrolünü artırdı. Bu duruma karşı gelişen toplumsal tepkiler, yeni bir hükümetin kurulması ihtiyacını beraberinde getirdi. Ancak, bu süreçte farklı siyasi grupların ve milis güçlerin harekete geçmesi, iktidar mücadelesini daha da karmaşık hale getirdi.
Paralel hükümetin kurulması, bu bağlamda yeni bir dönemin habercisi olarak değerlendiriliyor. Bu oluşum, halkın ihtiyaçlarını göz ardı eden mevcut yönetime karşı bir alternatif sunma amacı güdüyor. Fakat bu durum, aynı zamanda yeni çatışmaların ve kutuplaşmaların da fitilini ateşleyebilir. Sudan halkı, geçmişteki acı tecrübelerden dolayı tekrar bir iç savaş gerilimine girmekten korkarken, paralel hükümetin meşruiyeti de tartışma konusu haline geliyor.
Uluslararası toplum, paralel hükümetin kurulmasının ardından Sudan’daki durumu yakından izliyor. Birçok ülke, bu yeni oluşumun demokratik bir geçiş sürecine katkı sağlayıp sağlamayacağını merakla bekliyor. Gerek Birleşmiş Milletler gerekse Avrupa Birliği, Sudan'daki siyasi krize ilişkin resmi açıklamalarda bulunarak, tüm tarafların diyalog yoluyla çözüm aramasını önerdi. Ancak, paralel hükümetin iktidara gelmesi, muhalefet ve yönetim arasındaki çatışmaları daha da derinlemesine artırabilir.
Özellikle, Sudan’ın stratejik konumu ve doğal kaynakları, bölgesel güçlerin dikkatini çekiyor. Bu bağlamda, dış müdahale ihtimali de artarken, Sudan’ın kendi iç dinamiklerine dayalı bir çözüm geliştirmesi hayati önem taşıyor. İş dünyası ve yabancı yatırımlar için belirsiz bir ortam yaratan kriz, ülkenin ekonomik durumu üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir. Sudan ekonomisinin toparlanması için yeni bir siyasi istikrar yapısına ihtiyaç duyuluyor.
Kısacası, Sudan’da paralel hükümetin kurulması, mevcut siyasi krizin derinleşmesine neden olabilir. Tüm taraflar için değil, özellikle Sudan halkı için zor bir dönem başlıyor. Sonuç olarak, bu durum yalnızca Sudan’ın değil, tüm bölgenin geleceğini etkileyebilecek karmaşık bir dengeyi de beraberinde getiriyor. Şu an için hangi tarafın galip geleceği veya bu gölgelerde nasıl bir düzenin kurulacağı henüz belirsiz.