Son günlerde Türkiye’de artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olayları, ülke genelinde büyük bir infiale yol açtı. Bu bağlamda, bir kadının hayat mücadelesi veren sesi, toplumsal bir çağrıyı temsil ediyor. Sena, bir kadının yaşadığı zorbalık ve şiddet karşısında cesur bir duruş sergileyerek “Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum” diyerek önemli bir mesaj veriyor. Onun bu sözü, sadece kendi hikayesini değil, ülkedeki birçok kadının acı dolu yaşamlarını ve haklarını savunmak için verdiği mücadeleyi simgeliyor.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadın cinayetleri sorunu giderek büyümekte. 2023 itibarıyla Türkiye’de kadın cinayetlerinin sayısının artması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çarpıcı bir göstergesi. Bu durum, birçok kadının yaşamı üzerinde doğrudan etkili olan bir sorun haline geldi. Kadınlar, evlerinde, iş yerlerinde ve hatta sokaklarda bile güven içinde hissedemiyor. Sena’nın bu haklı tepkisi, yaşanan adaletsizlikleri gözler önüne sererken, aynı zamanda bir dayanışma çağrısı da oluşturuyor. Kadınların kendi hayatları hakkında söz sahibi olmaları ve yaşamak istedikleri hayatı seçebilmeleri gerektiğini vurgulayan Sena, bu konuda toplumun duyarlılığını artırmayı hedefliyor.
Sena, kendisi gibi birçok kadının ortak hikayesini temsil ediyor. Geçmişte maruz kaldığı fiziksel ve duygusal şiddeti, yaşadığı zorlu süreçleri ve kurtuluş mücadelesini açık bir dille ifade ederken, cesaretiyle birçok insana ilham kaynağı olmaktadır. “Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum” diyen Sena, sadece kendi hayatını değil, aynı zamanda hayatta kalmayı başaran, ancak hala toplumda baskı altında olan tüm kadınların sesi olmayı amaçlıyor. Kendi hikayesi üzerinden, kadın cinayetlerinin yalnızca bir istatistik değil, ardında çok acı hikayeler barındıran somut bir durum olduğunu hatırlatıyor.
Sena’nın bu savaşı, yalnızca bir kadının hikayesi değil, her kadının hikayesidir. Kadınlar, türlü zorluklar ve ayrımcılıklarla başa çıkmak zorunda kalmakta, yaşamak istedikleri hayat için sürekli mücadele vermektedir. Bu durum, kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri önleyebilmek için gerekli adımların atılması gerektiğini gösteriyor. Özgür bir yaşam talep eden tüm kadınlar için, Sena'nın sesi, bir umut ışığı olmalı. Yaşam hakkı için mücadele eden tüm kadınların yanında durarak, bu konudaki toplumsal bilincin artırılması gerektiğini vurgulamak son derece önemlidir.
Sonuç olarak, Sena’nın yardım çığlığı, yalnızca bir bireyin değil, toplumsal bir sorunun ifadesidir. Her birimizin kadınların yaşam hakkını savunmak için atılması gereken adımlar konusunda duyarlı olması gerekiyor. Eğitimden yasal reformlara, toplumsal bilincin artırılmasından farkındalığın yayılmasına kadar geniş bir spektrumda alınacak her önlem, kadınların daha güvenli bir yaşam sürmeleri adına kritik öneme sahiptir.
Toplum olarak, kadınların cinayetleriyle anılmak istemediğini anlamalı ve bu konuda harekete geçmeliyiz. Her birimiz, feminist bir hareketin parçası olabilir, kadınların haklarına sahip çıkabilir ve onlara destek olabiliriz. Sena'nın çağrısına kulak vermek, her kadının hayatının önemli olduğunun ve hepsinin bir ses olduğunu kabul etmekle başlar.