Son yıllarda Suriye iç savaşının giderek karmaşık bir hal alması, uluslararası ilişkileri de derinden etkilemiştir. Özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a verdiği destek, dünya gündeminin merkezinde yer alıyor. Putin’in Esad’ı Suriye’de bırakma kararı, birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Peki, Moskova’nın Şam’a olan desteği gerçekten de yalnızca askeri bir işbirliğinden mi ibaret? Suriye'deki gelişmeler, bölgedeki güç dinamiklerini nasıl etkiliyor? Bu yazıda, Putin’in Esad’ı neden terk etmediğine dair derinlemesine bir inceleme yapacağız.
1980'lerden bu yana süregelen Rusya-Suriye ilişkileri, iki ülke arasında sağlam bir ittifakın temellerini oluşturmuştur. Sovyetler Birliği döneminde başlayan bu ilişki, özellikle stratejik ve askeri işbirliği ile derinleşmiştir. Suriye, Rusya için Orta Doğu’da önemli bir müttefik olmanın yanı sıra, bölgedeki çıktıkları yönlendirme ve etki alanlarını genişletme adına kilit bir coğrafyadır. 2011 yılında başlayan iç savaş, bu ilişkiyi daha da güçlendirmiştir.
Putin, Esad’a olan desteğiyle uluslararası alandaki etkisini artırmayı amaçlarken, aynı zamanda Suriye’deki çeşitli gruplar üzerindeki kontrolü de sağlamakta. Bu bağlamda, Suriye’deki rusaskeri varlığı, hem Esad rejiminin hem de Rusya’nın stratejik çıkarlarının korunmasında kritik bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, Esad’ın düşmesi durumunda Suriye'nin doğu Akdeniz'deki jeopolitik konumu Rusya’nın elinden kaçacak önemli bir fırsat olarak görülmektedir.
Suriye iç savaşı, yalnızca yerel bir çatışma olmanın ötesine geçmiş durumdadır. Bölgedeki güç dengeleri, birkaç önemli aktör arasında sürekli bir çekişme halindedir. Rusya, ABD, İran ve Türkiye gibi ülkelerin birbirleriyle olan ilişkileri, Suriye krizinin çözüm sürecini zorlaştırmaktadır. Putin, Esad’a olan desteği sayesinde, bu karmaşık dinamiklerde bir denge unsuru oluşturmayı başarmıştır.
Uluslararası alanda, Rusya’nın Suriye politikası, Batılı ülkelerle olan ilişkilerinde de etkili olmaktadır. En azından kısa vadede, Esad’ın iktidarda kalması, Rusya’nın Orta Doğu’daki nüfuzunu artırmasını sağlamaktadır. Ancak bu durum, aynı zamanda Putin'in Suriye’deki askeri varlığını sadece bir destek olarak değil, aynı zamanda bir araç olarak kullanmasına da olanak tanımaktadır. Bu durum da, bölgedeki diğer ülkelerin endişelerini artırmakta ve muhalif grupların tepkisini çekmektedir.
Öte yandan, Esad’ın Suriye’de kalması, iç savaşın sona ermesi anlamına gelmiyor. Aksine, çatışmaların daha da derinleşmesine ve yeni bir kargaşanın patlak vermesine zemin hazırlayabilir. Bu karmaşık durum, hem bölgedeki müttefikler hem de düşmanlar arasında yeni hesaplaşmaların yaşanacağı bir ortam yaratmaktadır. Putin, Esad’ı Suriye’de bırakmakla, sadece kendi stratejik çıkarlarını korumakla kalmıyor, aynı zamanda dönemin jeopolitik dinamiklerine de yerleştiriyor.
Sonuç olarak, Putin’in Esad’ı Suriye’de bırakma kararı, sadece askeri bir yardım değil, aynı zamanda politik bir stratejik hamle olarak değerlendirilmektedir. Suriye’nin geleceği, bu ikilinin ilişkilerinin ne kadar güçlü kalacağına bağlıyken, bölgedeki diğer aktörlerin de bu duruma nasıl yanıt vereceği merak konusu olmaya devam edecektir. Putin’in Esad’a verdiği destek, Suriye’den çok daha fazlasını temsil ediyor; bu durum, Rusya’nın uluslararası alandaki güç gösterisinin de bir yansımasıdır.