Son günlerde İstanbul'un denizlerinde yeniden ortaya çıkan müsilaj, şehirde yaşayanlar için ciddi bir endişe kaynağı haline geldi. Geçtiğimiz yıllarda ciddi bir çevre problemi olarak öne çıkan bu sorun, özellikle yaz aylarında turizmi ve balıkçılığı olumsuz etkileyerek yerel ekonomide dalgalanmalara yol açmıştı. Şu anki müsilaj durumunun boyutları, Eylül 2023'teki deniz suyu sıcaklıklarının artmasıyla birlikte hızla yayılmaya başlayan bu tehlikeyi gündeme taşıdı. Uzmanlar, müsilajın çevresel etkilerini, yaşanan durumun sebeplerini ve alınması gereken önlemleri masaya yatırıyorlar.
Müsilaj, denizlerde ve göllerde bulunan planktonların aşırı çoğalması sonucu oluşan kıvamlı, jel benzeri bir yapıdır. Genellikle su sıcaklıklarının artması, besin maddelerinin aşırı yüklenmesi ve oksijen seviyesinin düşmesi gibi faktörler müsilaj oluşumunu tetiklemektedir. İstanbul'un denizlerinde müsilaj, özellikle yaz aylarında artan deniz sıcaklıkları ve kirlilik seviyeleri nedeniyle patlak vermektedir. 2021 yılında yaşanan büyük müsilaj olayında, Marmara Denizi'nin büyük bir kısmı bu kabusla kaplanmış, deniz canlıları ölmüş ve ekosistem ciddi şekilde zarar görmüştü. Şimdi ise, uzmanlar, bu durumun tekrar yaşanmaması adına alınması gereken önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyorlar.
Deniz bilimcileri ve çevre uzmanları, İstanbul'da yeniden müsilaj oluşumunu önlemek için hem belediyelere hem de bireylere düşen önemli görevler olduğuna dikkat çekiyorlar. Uzmanlar, öncelikle atık su arıtma tesislerinin daha etkin bir şekilde çalıştırılması ve su kirliliğinin azaltılması gerektiğini vurguluyor. Bunun yanı sıra, denizlerdeki yosunların ve diğer organik materyallerin temizlenmesi için düzenli arıtma çalışmalarının da sürdürülmesi gerekiyor. “Eğer önlemlerimizi almazsak, İstanbul’da tekrar geniş çaplı müsilaj sorunuyla karşılaşabiliriz” diyen uzmanlar, kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesi için daha fazla bilgi ve eğitim programlarının yapılması gerektiğini de belirtiyorlar.
Müsilaj olayının sadece ekolojik açıdan değil, aynı zamanda ekonomi üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu unutmamak gerekiyor. Balıkçılık ve turizm gibi sektörler, denizlerin sağlıklı tutulmasıyla doğrudan bağlantılı. İstanbul'da bu sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler, müsilaj nedeniyle büyük kayıplar yaşamış; balıkçılar ise balık avlamada zorluklar çekmişti. Yerel yönetimlerin hem kısa vadede hem de uzun vadede etkili politikalar geliştirmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, bu konuda kamuoyunun da katılımının sağlanmasının önemine vurgu yapıyorlar.
Özellikle sosyal medya üzerinde bu konuda yapılan paylaşımlar, müsilaj sorununu gündemde tutmak ve farkındalığı artırmak için faydalı hale geliyor. Toplumun konuya duyarlılığını artırmanın, belediyelerin de bu konuda daha fazla yatırım yapmasını sağlayacağı belirtilebilir. İstanbul'un denizlerinde müsilaj ile mücadelenin sadece hükümetin veya yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Her birey, su kaynaklarının korunmasına ve çevre bilincinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Bu nedenle, bireysel olarak atılacak adımlar, uzun vadede şehrin ekosistemine ve deniz kaynaklarına büyük fayda sağlayacaktır.
Sonuç olarak, İstanbul'da yeniden müsilaj alarmı vermek, sadece bir doğa olayı değil; aynı zamanda insanların yaşam kalitesini ve deniz yaşamını doğrudan etkileyen bir çevre faktörüdür. Bu konuda atılacak her adım, şehrimize ve çevremize olan sorumluluğumuzun bir parçası olarak değerlendirilmelidir. İstanbul'un denizleri toparlanma aşamasında, halkın desteği ve uzmanların önerileriyle bu kabusun üstesinden gelinmesi mümkün. Unutmayalım ki, sağlıklı bir deniz, sağlıklı bir gelecek demektir.