Son günlerde Orta Doğu'da yaşanan gerginlikler, sivil halkı hedef alan saldırılarla daha da derinleşiyor. Son olarak, İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde bulunan Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi'ni bombalayarak büyük bir skandala imza attı. Bu saldırılar, sivil sağlık hizmetlerini tehlikeye atarken, hastanede tedavi gören hastaların hayatlarını da riske soktu. Uluslararası toplumun kayıtsız kaldığı bu vahim olay, insani krizlerin derinleşmesine ve sağlık alanında yaşanan sıkıntıların daha da artmasına neden oluyor.
Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi, Türk hükümeti ve Filistinli sağlık otoriteleri işbirliğiyle kurulmuş olup, Gazze'deki sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla açılmıştır. Yıl içinde binlerce hastaya hizmet veren bu hastane, özellikle de acil durumlarda kritik öneme sahipti. İleri teknoloji ile donatılan hastane, cerrahi müdahalelerden, kadın doğum hizmetlerine, pediatri hizmetlerinden acil bakıma kadar geniş bir yelpazede sağlık hizmeti sunmaktaydı. Ancak, İsrail ordusunun gerçekleştirdiği bombalı saldırı, bu önemli sağlık merkezinin işleyişini durma noktasına getirmiştir.
Saldırı sonrası uluslararası arenada büyük bir infial yaşandı. Birçok insan hakları kuruluşu ve devlet lideri, İsrail'in sivil sağlık hizmetlerine yönelik bu saldırısını kınadı. Özellikle sağlık alanında kaybedilen canların ve yaralanmaların artmasına yol açan bu tür saldırılar, Cenevre Sözleşmeleri'ne ve uluslararası insancıl hukuka aykırı olarak değerlendirilmektedir. Sadece hastanede değil, çevresinde de birçok sivilin hayatını kaybetmesi, bölgedeki insani krizi daha da derinleştirdi.
Uluslararası Sağlık Örgütü (WHO), olayla ilgili bir açıklama yaparak, hastanelerin savaş alanlarında korunması gerektiğini ve bu tür saldırıların derhal son bulması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi'nin önceki işleyişinin normale dönmesi için acil yardım çağrısı yaptı. Bunun yanı sıra, bölgedeki sağlık çalışanlarının güvenliğinin de sağlanması gerektiği ifade edildi. Dünya genelinden birçok insan, sosyal medya üzerinden bu saldırıyı kınayarak, #SaveGaza hashtag'i ile gündemi meşgul etti.
Saldırının ardından hastanede büyük hasar meydana geldi ve birçok hasta, acil şekilde tahliye edildi. Bu durum, sağlık sistemindeki aksaklıkları daha da belirgin hale getirdi. Gazze'deki sağlık sistemi zaten yıllardır süren abluka nedeniyle zor günler geçiriyordu ve bu saldırı, mevcut durumu derinleştirdi. Hastaneye yapılan saldırının ardından sağlık hizmetlerinin daha da kötüleşmesi bekleniyor. Bölgedeki sağlık görevlileri, hastanenin yeniden inşası için gerekli maddi ve manevi desteğin sağlanması gerektiğini vurguluyor.
Bu olay, savaşların yalnızca askeri hedefleri değil, aynı zamanda sivilleri ve sağlık hizmetlerini de hedef aldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Yaşanan bu durum, küresel çapta sağlık alanında adalet sağlama çabalarını sekteye uğratan insani bir kriz olarak değerlendirilmektedir. Yaşanan bu dramatik gelişmenin ardından, tüm dünya, Filistin'deki insani krizi çözmek için ne gibi adımlar atılacağına dair sorulara yanıt aramakta ve bu soruların yanıtları, bölgedeki geleceği etkileyen önemli kararlar olacaktır.
İsrail'in gerçekleştirdiği bu tür saldırılar, uluslararası hukukun ihlali olarak kabul edilmekte ve bu durum, Orta Doğu'daki barış çabalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Tüm bu yaşananlar, aynı zamanda sivil halkın sağlık hizmetlerine erişimini engellemekte ve bu da insan hayatı üzerinde ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Sağlık alanındaki bu tür saldırılar, dünya genelinde sivil halkın korunmasına yönelik çabaların da sorgulanmasına neden olmaktadır. Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’ne yapılan bu saldırının bir an önce son bulması ve bölgede barışın sağlanması için uluslararası toplumun aktif rol alması gerektiği aşikardır.